Her ne kadar insanlar başta Facebook olmak üzere sosyal medya ile sosyalleşiyor olsa da, tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkânıdır misali akşam olunca herkes evine gidip televizyonun karşısına kuruluveriyor.
Her ailenin ya da kişinin haftalık hatta günlük seyrettiği diziler, yarışma programları var. Haliyle bu programların arasında yayınlanan onlarca ürün, hizmet vb. reklamları var. Kimi dizi gibi, kimi irrite edici nitelikte…
Ben de her televizyon karşısına geçtiğimde yayınlanan reklamları izledikçe, yayınlanan reklamlarla ilgili olumlu – olumsuz görüşlerimi, ilave edebileceğim kişisel görüşlerimi geri bildirim kıvamında yazmak istiyordum. Hatta bu konuda bazı firmaların reklamlarına yönelik birkaç yazım olmasına rağmen çoğunlukla sabahları kalktığımda bu fikrimden vazgeçiyordum. Tam bir Türk yaklaşımı diye düşünüyorum. Son olarak Ağaoğlu’nun Maslak 1453 reklamını seyrettikten sonra benim gibi düşünen insanların reklamlar konusunda fikirlerini paylaşmalarının ne kadar önemli olduğunun farkına vardım.
Her ne kadar ben reklam sektöründe bir profesyonel olmasam da bu işin okulundan mezun olmasam da ben bir tüketiciyim. Reklam sektöründe isim yapmış, belli bir üne kavuşmuş olan insanlarında her zaman başarılı işler yapamayacağını da herkesin bilmesi gerekir.
Bana göre reklam sektöründe çalışan kişi bireysel doygunluğa ulaştığında yaratıcılığını kaybetmeye başlıyor. Ego büyümesi yaptığı işlere yansıyor. Müşteriden ve halktan kopuk işler ortaya çıkabiliyor. Bunun en güzel örneklerinden biri de son dönemlere neredeyse tüm televizyon kanallarında yayınlanan Ağaoğlu’nun Maslak 1453 konseptli reklamı…
Sayın Ağaoğlu’nu hiç tanımam. Kişiliğini bilmem. Sadece televizyonlardan gördüğümüz kadarı ile tanıyorum. Sempati de beslemiyorum, antipati de duymuyordum. Ya ki yayınlanan son reklamlara kadar…
Bir reklam bu kadar mı itici olabilir? Bir reklam bir insanı bu kadar mı sert, irrite edici gösterebilir? Hatta ve hatta bir reklam bir insanı bu kadar mı görgüsüz gösterebilir? Kısacası imaj her şeydir, dediğimiz bir dönemde reklam filmini çeken kişinin (bu reklamı çekenajansın, kişini oldukça başarılı reklamları mevcuttur) Sayın Ağaoğlu’nun imajını yerden yere vurması reklam sektörü için ibret verici bir örnek olduğunu düşünüyorum.
Haydi, reklam ajansı filmi çekti. Yayından önce bir masanın etrafına oturup işverenle bu reklamı seyrettiler ki, bahsi geçen reklamda zaten kişinin kendisi oynuyor. Bu değil, bu değil, bu da değil deyip tüm projeleri masadan aşağıya dehliyor. Kılıç kuşanıyor, ata biniyor. Sanki atın üzerinde bir Malkoçoğlu edası… Tarih, Sayın Ağaoğlu’nun “Hayal ettim ve yaptım. Tarih hayal edenleri değil, gerçekleştirenleri yazar” cümlesi bana göre “Tarih, bu başarısız reklamı büyük puntolarla yazar” şeklinde değişecektir.
Gelelim tekrar masanın etrafına Ağaoğlu gibi birinin bir sürü danışmanı, en başta bir imaj danışmanı yok mudur? Haydi, kendisi bir şey diyemedi, danışmanları, yardımcıları bir şey demedi mi? Diyemedi mi? (danışmanı ya da yardımcıları var mı bilmiyorum.) O meşhur olan cümle; bu değil, bu değil, bu da değil, sıradan… biri çıkıp ta patron bu reklam olmamış diyememiş mi?
Sonuç olarak her zaman dediğim gibi reklamın iyisi de kötüsü de olur. İşte bu reklam da kötü reklamlardan sadece ve sadece bir tanesidir.
Devir imaj devri…
0 Yorumlar